Muharrem
KARATAŞ
Şehit Düştüğü Tarih: 20 Eylül 2013
Şehit Düştüğü Yer: Ankara, ODTÜ ormanları
Doğduğu Tarih: 10 Şubat 1978
Doğduğu Yer: Çorum, Yoğunpelit
Köyü
Mezar Yeri: Çorum, Yoğunpelit Köyü
20 Eylül Cuma akşamı, saat
21.30 sıralarında Haziran Ayaklanmasında katledilen Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, İrfan Tuna, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan ve
nişan alınarak beyni patlatılan, gözü çıkartılan 12 insanımızın, 95 gündür
komada olan 14 yaşındaki Berkin Elvan‘ın hesabını sormak için, oligarşinin
güvenliğinden sorumlu 250 bin polisin merkez karargâhı Emniyet Genel
Müdürlüğü’ne ait 2 hedef, savaşçılarımız tarafından roketatarla vurulmuştur.
Eylemden 2 saat sonra savaşçılarımız 5 bin katil, halk
düşmanı polisin, helikopterlerle, köpeklerle katıldığı operasyonda, ODTÜ
ormanları ile Konya yolu mevkiinde kuşatmaya alınmıştır. Savaşçılarımız burada oligarşinin
hava destekli 5 bin polisine, özel timlerine, itlerine karşı son kurşunlarına
kadar çarpışmışlardır. Savaşçımız Muharrem Karataş şehit, diğer savaşçımız da
ağır yaralı olarak tutsak düşmüştür.
MUHARREM KARATAŞ, 10 Şubat 1978 Çorum, Yoğunpelit Köyü doğumludur.
Alevi inancından yoksul bir halk çocuğudur. Sivas Cumhuriyet
Üniversitesi Sosyoloji bölümü mezunudur. Düzen içinde pekala
bir yaşam sürdürebilirdi fakat o, ömrünü halkına adadı, HALKIN ADALETİ oldu.
Muharrem, ailesine yazdığı vasiyetinde şöyle diyor; “Sizden
öğrendiklerimle devrim okulundan öğrendiklerim birleşti, yalnız benim babam
için değil de yoksulluğun çaresizliği içindeki bütün babalar için çarpıyor yüreğim.”
Muharrem’in devrimci hareketle tanışması 1998 yılında gençlik
mücadelesi içinde olmuştur. Muharrem, hareketle henüz tanışmadan önce 1996 Ölüm
Orucundan etkilendiğini söylemektedir...
Muharrem bir Dev-Genç’liydi.
Gençliğin demokratik, akademik mücadelesinde defalarca gözaltına alındı. 8
Mayıs 2001 yılında “Yaşadığımız Vatan ve Halk Anayasası Taslaklarını” kargodan
aldıktan sonra evi basıldı ve gözaltına alınıp tutuklandı. Sivas E Tipi
hapishanesinde bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye oldu. 16 Kasım 2003’te
Çorum’da tutuklandı ve Sincan F Tipi’nde tutsak
kaldı. F Tipinden tahliye olurken şehitlerin hesabını sorma andı içerek mücadeleye
koştu...
“Hareket benim için insan onurunun,
halkın adaletinin ve gelecek özleminin yaratıcısı ve sembolüdür. Kahramanlık,
yoldaşlık, feda gibi büyük değerleri Anadolu devrimine kazandıran gelenekler
yaratandır. Yarına dair halkın umududur. Türkiye devrim mücadelesinin sembolüdür”
diyor.
Vasiyetinin başında “Silahımı kuşandım ve artık andım
vardır ki, ben toprağa düşünceye kadar silahım düşmeyecek elimden. Bu yola
gönüllülüğümle, isteyerek ve bu savaşın en temel yasasını bilerek çıktım; ölmek
ve öldürmek” diyor.
“Bu köhnemiş düzene vurmak,
halklarımızın, analarımızın, biriken öfkemizin, düşen her bir canımızın hesabını
sormak cüreti ve onuruyla gidiyorum düşmanın üzerine. Amacım; ideolojimizden,
inancımdan, sevgimden, bu düzene kinimden aldığım güçle, halk düşmanlarına
vurmaktır. Şimdi en büyük hayalim sorulacak hesabımızdan bir parçasını yerine
getirmek, düşmana iyi bir vuruş yapmak ve çok sevdiğim memleketime onurluca
gidebilmektir.”
Muharrem hayaline kavuştu. Aylardır halka zulmeden, halkın
çocuklarını katleden, gözünü çıkartan, beynini akıtan, 14 yaşındaki bakkala
ekmek almaya giderken beyninden vurulup komaya sokulan Berkin Elvan’ların hesabını sordu. Uğrunda ölümü göze aldığı adalete
susayan halkımıza adalet oldu. Diren Berkin… Cepheliler Adalet İstiyor Senin İçin!
***
Muharrem Karataş’tan Yoldaşlarına
Bu köhnemiş düzene vurmak, halklarımızın, analarımızın,
biriken öfkemizin, düşen her bir canımızın hesabını sormak cüreti ve onuruyla
gidiyorum düşmanın üzerine.
Amacım; ideolojimizden, inancımdan, sevgimden, bu
düzene kinimden aldığım güçle, halk düşmanlarına vurmaktır.
Şehitlik de savaşın bir gerçeği. Şehit düşme onuruna
kavuştuğumda yüzümde bir gülümseme olacak. Cepheli olarak savaşmanın, düşmana
vurmanın, yare kavuşmanın
rahatlığıdır bu.
Partim-Yoldaşlarım;
Şehitliğimden sonrası için istediklerim: Hiçbir yoldaşımızın,
analarımızın zorluklar yaşamasını istemem. Şehit düştüğümde; köyüme gömülmektir
isteğim. Olmadığında yoldaşlarımın uygun göreceği vatanımın bir yerinde de
olabilir mezarım, içim rahattır.
Mezarlarımızın örgütleyici olduğunu düşünüyorum. Ve
bizim köyde hiç devrimci mezarı yoktur. Güzeldir köyüm, ülkemin her yanı gibi.
Cenaze töreni yapılabilirse eğer, Melek'in fotoğrafı da taşınsın isterim.
Sloganlarımızda da olsun, "Melek Serin Ölümsüzdür" diye de sloganımız
atılsın. Ve mezarından bir parça toprak atılsın mezarıma, bunu daha önce
ailelere de söyledim. Başım altında Me-lek'in mezarından
bir avuç toprakta da olabilirse... Melek devrime inancı, yoldaşlarını çok
sevdi. Yan-yana taşınmaktı ahtımız, beraber şehit düşmek
nasip olsun diyorduk, olmadı... Şehitliğim, eylemim iki kişiliktir. Tetik parmağımda
bütün şehitlerimiz olacak, Melek de olacak, bunu iliklerime kadar yaşıyorum.
Öfkemde, kinimde, bilincimde, inancımda, sevgimdedir. Bende çok emeği vardır.
Bir Cepheli gibi sevmiştir, bir Cepheli gibi sevdim... Devrim inancım, halkıma-vatanıma
sevgim örgütümün yol göstericiliğinde, emeğiyle bilincimde yerli yerine oturmuştur.
Halkımızın içinden geldim, saflarımızda halkın değerleriyle
devrim mücadelesinin birleştiğini gördüm. Cepheli olmanın onurunu yaşadım.
Yapacak daha çok işim, öğreneceğim çok şeyim olduğunu her
geçen gün daha fazla hissettim.
Keşkelerim oldu, yapamadıklarım,
eksik-yanlış yaptıklarım. Hepsiyle ideolojimizin, devrim düşümüzün gücüyle
mücadele ettim.
Şimdi en büyük hayalim sorulacak hesabımızdan bir
parçasını yerine getirmek, düşmana iyi bir vuruş yapmak ve çok sevdiğim
memleketime onurluca gidebilmektir. Köyümde zorluk çıkarmayacakları inancındayım.
***
Muharrem Karataş’tan Ailesine Yazdığı Son
Mektubu
Sevgili Ailem;
Hepinizle tek tek devrimi, zulmü, gelecek düşümüzü,
vatana, halka sevgimizi konuşmak anlatmak isterim.
Şimdi sözlerle değil de savaşla, şehitliğimle anlatıyorum.
Zulmü tanıyorum, olmadık yalanlar söyleyecek, karalayacak, “örgüt zorladı”
diyecek, “terörist” diyecek...
Bilin ki; inanarak, isteyerek devrimcilik yapıyorum,
mücadelede yerimi aldım, zulme karşı silahımı kuşandım. Ve zulümden hesap
sorarken şehit düşersem, onur ve gönül rahatlığı ile yürüdüm yolumu.
Sevgili anne ve baba; sizler için zor olacağını
biliyorum. Acınızdan önce gururunuz gelsin, evladınız zulmün karşısında dimdik
durdu bilin. Bugün uğruna ölesiye inandığım değerlerin temelinde sizin öğrettikleriniz
de vardır. Anne daha biz çocukken pazardan iki tane muz alamadığın için nasıl
eziliyordu ana yüreğin, şimdi o yoksulluk acısı bilincimde kodamanlara, zulmün
sahiplerine kinimdir. Kapımızdaki iki üç ineği güderken nasıl arkadaş seçeceğimi
öğrettin. “Azığındaki dürümünü bölüp çoğunu sana veren arkadaşındır” dedin, şimdi
o öğrettiğin hayatı canını paylaşan yoldaş sevgimdedir.
Baba, nasıl çalıştın didindin yıllarca, “ceketimi
satar seni okuturum” dedin, öyle de yaptın, varınla yoğunla okuttun.
Sizden öğrendiklerimle devrim okulundan öğrendiklerim
birleşti, yalnız benim babam için değil de yoksulluğun çaresizliği içindeki
bütün babalar için çarpıyor yüreğim. Sana sırf adın Ali diye işkence yapan
soysuzlar hiç durmadı baba. Yoldaşlarım kaybedildi, işkencede katledildi, diri
diri yakıldı. Bunları bilip de durmak yakışmazdı öyle değil mi? Ben bu yola
isteyerek, önümde neler olduğunu bilerek çıktım.
Siz demez miydiniz hep, başladığın işi yarım bırakma
diye? Bize başladığımız işi tamamlamak yakışır. Devrimcilik bir heves değil,
ömür boyudur.
Yoldaşlarımı basın bağrınıza, onlar hesapsız, kitapsız
gelecektir size.
Kardeşlerim, yeğenlerim, akrabalarım... İnsan rüyalarında
en çok doğduğu büyüdüğü toprakları görüyor. Ben de ençok
memleketimde zulme karşı mücadele ediyor olarak rüyalar gördüm, yanımda yoldaşlarım,
yanımda sizler, yanımda Melek... Yani hep sevdiklerim oldu. Ülkemi ve halkımı
çok sevdiğimi bildiğinize inanıyorum. Devrimciliğimin özü bu sevgimdedir. Toprağı
çok sevdim, ondaki canı hissettim. Başımda ağaç gölgesi olsun isterdim elbet,
ama bizim mezarlıkta olmaz.
Evin yanında bir karadut ağacı var. Melek ve benim
için dikmiştim. Karadut ulu bir ağaçtır, biz büyürken karadut da büyüyecek, kök
salacaktı toprağa. Yarım kaldı bazı şeyler ama sevdamız büyüdü. Karaduta bir su verirsiniz olur mu...
Sevgili Gülcan Anne; beni bağrına basacağını
biliyorum, inanıyorum. Melek ellerimin arasından gitti. Her türlü yalan
söylenmiştir, daha da söylenecektir. İnanma. Melek inanarak isteyerek büyük bir
coşkuyla devrimcilik yaptı. Cesurdu ve kocaman bir yüreği vardı. Şimdi bir kez
daha senden canından parçana kızına ve bana inanmanı istiyorum. Yalanlara
inanma. Devrimciliği isteyerek yaptığımızı bilin.
Kızın tertemiz bir sevgi besledi, kızını tertemiz
sevdim. Beraber kurduğumuz düşlerin sorumluluğu ile yürüdüm bende.
Sen içini ferah tut. Sizleri çok seviyorum. Halkımı,
vatanımı, topraklarımı çok seviyorum. Mücadelemi seviyorum.
Yalanlara inanmayın. İnanacağınız yoldaşlarımdır.
Cenazemde yoldaşlarımla birlikte olun.
OLANCA SEVGİMLE
(Yukarıdaki mektuplar, Bağımsızlık
Demokrasi Sosyalizm için Yürüyüş dergisinin 13 Ekim 2013 tarihli 386. sayısında
yayınlanmıştır.)
Hakkında
Daha Geniş Bilgi İçin...
Yoldaşları, yakınları Muharrem Karataş’ı Anlatıyor: